8 Şubat 2016 Pazartesi

Restorasyon: Motobecane Sprint 1973




Pedalkafa’ yı yenilemeden önce takip edenler bilirler, bu ilk restorasyon projem değil hatta öncesinde burada yayınlayamadığım bir çok projem de olmuştu. Ancak bundan sonrası için restorasyon projelerini burada düzenli bir şekilde paylaşmayı planlıyorum.

Bu güzel Fransız’ ı Haziran 2015’ de buldum. Boyası oldukça yıpranmış ve uzun süre hak ettiği ilgiyi görmemiş olmasına karşın lastikler dışında tüm parçaların orijinal halinde duruyor olması beni cezbeden en büyük özelliğiydi.

Yaptığım araştırmalar sırasında Sprint modelinin ilk kez 1973 yılında kataloğa girdiğini gördüm, 1973 yılına ait olduğunu düşünmemi sağlayan en büyük etken budur, zira daha sonra 1975 – 1976 – 1979 kataloglarında bu kadro ve modelin ismi tekrar geçse de üzerinde Shimano aktarıcı grubu kullanılmaya başlandığı görülüyor. Bu arada seri numaraları üzerinde yaptığım araştırma sonucunda net bir bilgiye ulaşamadığımı da belirtmem gerekiyor.

Restorasyona başlamadan önce durumu değerlendirdiğimizde boyanın, kadronun bir çok alanında yıprandığını, sele döşemesinin hasar gördüğünü ve açılmalar olduğunu, gidon sargısı yerine kullanılan plastik kılıfta hasarlar olduğunu, tüm ekipmanlarda ciddi bir yağ birikimi ve çizikler olduğunu, jant tellerinin değişmesi gerektiği rahatlıkla görebilirsiniz.









İlk iş olarak tüm parçaların sökülmesi ile işe başlıyoruz bu aşamada tabi ki bütün parçaların değerlendirmesini yaparak değişmesi gereken bilyeler, yaylar veya vidaları not alıp liste oluşturuyoruz. Kadroda boya ihtiyacı olması durumunda restorasyona boya ile başlamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum, zira boya işlemi fırın kullanılarak yapılsa dahi boyadan sonra montaj başlamadan ne kadar çok süre geçerse boyanın sertleşmesi için o kadar iyi olacaktır. Buna rağmen kadronun boya hazırlığı sürerken geçen zamanı değerlendirmek için parçalar üzerinde yapmaya başladığım ilk işlem seleyi yenilemek oluyor, orijinal rengi olan siyahı koruyarak bir az farklılık yaratmak için Fransız bayrağı renklerini seleye ekliyorum.






Boya aşamasında ilk başta orijinal rengi olan griyi korumak istiyor olmama karşın, son anda fikir değiştirerek metalik açık mavi kullanmaya karar veriyorum, son çıkan işe baktığımızda doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum. Aynı zamanda bu renk 70’lerde başka Motobecane modellerinde de kullanıldığı için restorasyon açısından döneminden çok uzak olan garip bir renk olmadığı düşüncesindeyim.

Boya tamamlandıktan sora sırası ile frenlerin, teker göbeklerinin, aynakolun,  aktarıcıların ve aynakol göbeğinin bakımlarını yapıyor, mümkün olduğunca çizikleri gideriyor ve parlatıyorum ve jantları yeniden örüp akordunu yapıyorum.



Bu aşamalar arasında boş kalan zamanlarımda ise gidon için orijinal hali ile aynı görüntüyü verecek olan deri kaplaması üzerinde çalışıyorum. Orijinal halinden tek farkı gerçek deri kullanıyor olmam ve yine Fransız bayrağı renkleri ile mantardan yapılan gidon tıpaları.






İş yoğunluğundan geriye kalan kısıtlı sürede tamamlamaya çalıştığım bu proje toplamda yedi ay sürmüş olmasına karşın sonuçtan oldukça memnunum, umarım siz de beğenmiş sinizdir. Lütfen düşüncelerinizi yorumlar kısmında paylaşın.







Teknik Özellikler

Kadro: Motobecane Sprint 2040 High Resiliency Tubing
Maşa: Motobecane 28-19 Fourreaux
Gidon: Motobecane
Fren Takımı: Weinmann
Ön ve Arka Aktarıcılar: Huret
Aktarıcı Kolları: Huret
Aynakol: Saeke Motobecane 52x42
Ön ve Arka Göbekler: Mailard Atom
Ruble: Mailard
Jant Çemberleri:  Rigida 700C
Dış Lastikler: Michelin Classic 700C (Fabrika Çıkışı Orijinal Dış Lastik: Motobecane Hutchinson)
Ağırlık: 11,5 Kg


A : 59,5 cm
B : 72
C : 72
D : 58 cm
E : 44 cm
F : 4 cm
G : 26 cm
H : 105

4 Şubat 2016 Perşembe

Klasik Bisiklet Satın Alma Rehberi



Daha önce başlangıç olarak neden klasik bisiklet kullanmanın modern bisikletlere kıyasla daha iyi bir seçim olacağı konusuna değinmiştim. Bu arada nasıl bir klasik bisiklet alınmalı ya da satın alma sırasında nelere dikkat etmeli konusunu araştırmaya başladım, ancak modern bisikletlere dair bir çok satın alma rehberine rastlasam da klasik bisiklet veya ikinci el bisiklet alınırken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda net bir Türkçe kaynak olmadığının farkına vardım. Bunun üzerine ikinci gönderim olarak gerek kendi tecrübelerimden oluşan gerekse yaptığım araştırmalarımdan derlediğim bir paylaşımda bulunmak istedim. Umarım sizler için de faydalı olur.


Bir çok ikinci el veya klasik bisiklet satın alma rehberi bisikletlerin en hızlı yıpranan ve hizmet ömrü kısa olan fren, vites telleri ve dış kablolar gibi ekipmanlardan veya bisikletin ölçülerinden bahsederek başlıyor ve yine bir çok modern bisiklet satın alma rehberi bisikleti hangi amaç ile kullanacağınızı sorgulayarak başlıyor. Ben klasik bisikletlerden bahsedecek olmama karşın yine kullanım alanı ile ilgili bir girizgahı uygun buluyorum zira konu klasik bisikletler olunca işin içine koleksiyon gibi bir kullanım amacı da girdiğinden kadro boyu veya kabloların durumu gibi noktalar ikinci hatta üçünü plana rahatlıklıkla atıla biliniyor.


KULLANIM ALANI


Konu klasik bisikletler olduğunda bir az önce de bahsettiğim gibi kullanım alanı; şehir, tur, spor, mtb kategorilerinin ötesine geçiyor. Ben klasik bisikletlerin kullanım alanlarını 4 ana başlık altında toplamaya kara verdim; Ulaşım, Kullanıcı Koleksiyonu, Toplayıcı Koleksiyonu, Restorasyon ve Satış.


ULAŞIM ve GÜNLÜK KULLANIM


Bu benim en sevdiğim ve önem verdiğim kullanım şekillerinden biri zira daha önce de bahsettiğim gibi bence bir bisiklet kullanılıyorsa değerlidir. Bu kategorideki bisikletçiler, tür olarak şehir, mtb, tur, sabit vitesli bisikletler gibi bir çok seçenek arasından rahatlıkla seçim yapabilirler, bu kategoride en önemli kavram kadronun ve ekipmanların durumudur.  Daha ileride detaylandıracağım üzere özellikle kadronun sağlamlık durumu her gün kullanılacak bir bisiklet alırken en önemli detaylardan biridir. Aynı zamanda vites ve fren sistemlerinin, ufak kablo, tel ve fren pabucu değişimleri gibi detaylar dışında düzgün çalışıyor olması önemlidir. Teker gurubunda dış ve iç lastikler yine rahatlıkla değişebilecek parçalar olmasına karşın, yine çatlağı olmayan ve yıpranmamış dış lastiklere sahip bisikletler satın alma sonrasındaki masrafı minimize edecektir. Teker grubunda jantlar lastiklerden daha büyük öncelik almaktadır, düzenli olarak bakımı yapılmamış ve hasarlı bir göbek veya fazlasıyla yıpranmış ve duvar kalınlığı yeterli olmayan jantlar gerek kullanım sırasında yaratacakları tehlike gerekse masraf açısından önemli detaylardır. Ayrıca çamurluklar, bagaj ve aydınlatma ekipmanları her ne kadar sonradan eklenebilecek parçalar olsa da orijinal olarak üzerinde bulunmasının bisikletine zarafet katacağı kadar kullanım esnasında fayda sağlayacağını düşündüğüm parçalardır. Bisikletin her bir parçasını nasıl kontrol edeceğimiz ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini ilerleyen bölümlerde net bir şekilde açıklamaya çalışacağım.


KULLANICI KOLEKSİYONU


Kullanıcı koleksiyonu ile anlatmak istediğim şey klasik bisikletleri gerek sportif, hafta sonu turları veya çeşitli organizasyonlarda kullanmak için, gerekse klasik bisikletlere karşı olan tutku nedeni ile koleksiyon yapmak amacı ile satın almak. Bu durumda  bisikletin koleksiyon değeri  ve yine kullanım ön plana çıktığından kadro yapısı ve ölçüsünün kullanıcıya uygun olması büyük önem taşıyor. Bunun yanında tür olarak ise klasik yol yarış bisikletleri ön plana geliyor. Diğer bisiklet türlerinin koleksiyonluk değeri olmadığı söylemiyorum ancak toplayıcı koleksiyonuna nazaran daha ufak koleksiyonlar olabileceği için bütçe ve bu bütçe ile alınabilinecek en iyi bisiklet ve aynı zamanda bu bisikletin kullanılabilinir olması ve hatta ufak da olsa rekabete girebilmesi satın alan kişi açısından önemli olacaktır. Bu noktada bu kategoriye ilk kez adım atanlar için şehir – yol bisikletleri ile yol – yarış bisikletleri arasında farklılıklar olduğunu hatırlatmanın faydalı olacağını düşünüyorum. 1980 ve öncesinde şehir bisikleti olarak tasarlanmış bir çok bisikletin aynı dönemde tasarlanan yol yarış bisikletleri ile bir çok benzer özelliği olması genelde yeni başlayanlar için kafa karıştırıcı olabildiği gibi tam olarak ne sattığını bilmeyen satıcılar tarafından da karıştırılan bir konu. 1980 öncesi dönemde şehir bisikleti olarak kullanılmak amacı ile tasarlanan bir çok bisikletin gidonları aynı yol yarış bisikletlerinde de olduğu gibi eğik (dropbar) gidonlardır, bu bisikletlerin de jant ölçüleri yine yol yarış bisikletlerinde olduğu gibi 28’’ ve 27 1 ¼ ölçülere sahiptir. Ancak detaylı bakıldığında şehir kullanımına yönelik bisikletlerin; ön veya arka çatalda dinamo montajına imkan sağlayan çıkıntılara, bagaj ve çamurluk montajına imkan sağlayan vida deliklerine ve yol yarış bisikletlerine nazaran daha uzun bir teker taban mesafesine ve konfor amaçlı bir geometriye sahip olduğu rahatlık ile görülebilinir.


1980' li yıllardan Favorit (Şehir - Yol bisikleti için ideal bir örnek) 
1980' li yıllardan Bianchi Specialissima (Yol - Yarış Bisikleti) 



TOPLAYICI KOLEKSİYONU


Toplayıcı koleksiyonundan kastım; klasik bisikletleri kullanım amaçlı değil sadece koleksiyon değeri için satın alan kişilerin yaptığı koleksiyon tarzıdır. Bu durumda kadro, boya, ekipmanın durumundan önce bisikletin tarihi değeri ve ne kadar nadir olduğu önem kazanır. Kadronun, boyanın ve ekipmanların durumunun iyi olması bisikletin değerini tabi ki katlayarak arttırır zira toplayıcı koleksiyoncular bisikletleri restore etmekten kaçınırlar. Bunun nedeni bir bisiklet restore edildiğinde orijinal boyası, orijinal çıkartmalar gibi ona değer katan etkenlerin yok olması ve en iyi şekilde kopyalansa dahi orijinalinden uzaklaşacak olması. Bazı koleksiyoncular buna o kadar önem verir ki boyaya daha fazla zara vermemek adına bisikletin üzerinde bulanan kiri veya pası dahi mümkün olduğu kadar az temizlerler. Bu tip koleksiyonlarda özellikle çok nadir bulunan 2. Dünya Savaşı öncesi bisikletlere veya çok az sayıda yapılmış özel üretim bisikletlere rastlamak mümkündür.


1917 Columbia Archbar 
1943 BSA 


RESTORASYON ve TEKRAR SATIŞ


Bu kategoride bisiklet alımı yapan kişiler için zaten pek fazla bir şey anlatmaya gerek yok zira ticari amaçla yapıldığı için hangi tür bisikleti ve nasıl seçeceğini bilen profesyonellerden oluşan bir gruptan söz ediyoruz. Bisikletinizi satın alırken bu tarz dükkanları ve satıcıları tercih etmek bir çok detaydan sizi kurtaracağı gibi güvenilir ve tanıdığınız bir satıcıdan alışveriş yapıyorsanız satış sonrası destek almanız da mümkün olacaktır.


Diyelim ki almak istediğiniz bisiklete ve onu ne amaçla alacağınıza karar verdiniz. Gelelim bir klasik bisikleti almadan önce nelere dikkat etmeliyiz. Bence en önemli parçadan başlıyoruz;


KADRO


Bir bisikleti alırken ilk bakmanız gereken parçası bisikletin ana gövdesi olan kadrosudur. Klasik bir bisiklet alıyoruz dile kolay 40 – 45 sendir kullanılıyor veya bir garajda yatmakta, çatlaklar, göçükler ve pas dikkatlice incelenmesi gereken ve gerek güvenlik gerekse masraf açısından şakaya gelmeyecek noktalar. Bir kadroda dikkati çekecek ilk şey boyasıdır. Yaşı gereği bir çok bisiklette çizikler, boya çatlakları ve yüzeysel paslar olabilir. Bu konuyu ne kadar ince eleyip sık dokuyacağınız kullanım amacınıza paralel bir durumdur. Restorasyon projenizde boyayı göze alıyor musunuz? Boyadaki hasar rötuşla giderilebilinir mi? Boya restorasyonuna girerseniz bisikletin marka ve modeli gibi detayları gösteren çıkartmaları tekrar temin edebilecek misini ve bu size kaça mal olacak? Pas gerçekten sadece yüzeysel mi? En doğru ilk seçenek boya gerektirecek kadar yıpranmış bir bisikleti satın almamaktır. 


Yüzeysel boya çatlakları. 



Ancak bu bisikleti çok sevdiniz veya uzun süredir aradığınız marka ve modeli sonunda buldunuz ama boyaya ihtiyacı var ise bisikletin üzerinde var olan pasın yüzeysel olduğuna emin olun bunu paslı bölgeleri elinize dokunarak boyanın altında kabarıklık olup olmadığını kontrol ederek ve çok pazlı görünen alanlara güç uygulayarak yapabilirsiniz.




Yüzeysel Pas Örneği 
Derinleşmiş Pas Örneği 


Pasın yüzeysel olduğunu teyit ettikten sonra yapılması gereken şey bisikletin gövdesinde çatlak veya eziklerin olup olmadığını teyit etmektir. Bu aşamada bir bisikletin kullanım sırasında en çok yük taşıyan bölgelerini biliyor olmak önemli olduğundan, Amerikalı bir mühendis tarafından yapılan bir araştırma sonucunda hazırlanan ve üzerindeki renkler ile en çok basınç oluşan alanları gösteren bir bisikletin fotoğrafını paylaşmak istiyorum.


Kırmızı boyalı alanlar en yoğun yük altında kalan alanlar. 



Fotoğrafta görüldüğü üzere kırmızı alanlar kullanım esnasında bir bisiklette en çok yük binen alanları işaret ediyor. Buna göre kullanıma bağlı çatlakların oluşması en muhtemel alanlar bunlar. Aşağıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi yukarıdaki fotoda belirtilen alanların kritik olduğu çok açık, ancak bazen çatlakları görmek çok zor ve hatta çıplak göz için imkansız olabilir bunun için mümkün ise bisikletle sessiz bir ortam da deneme sürüşü yapmakta ve bisikletten gelen sesleri dinlemekte fayda var. Unutmayın özellikle klasik el yapımı çelik bisikletlerde bu çatlak veya göçükleri tamir etmek imkansız değil ancak masraflı ve ustalık gerektiren bir iştir, acemi ellerde bisiklete daha çok zarar verebilir.


Ön tüp ve lug arasında oluşan çatlak. 
Orta göbek bölgesinde oluşan çatlak. 




Hasar görmüş ve boruları değiştirilerek tamir edilmiş bir kadro. 



Kadroda bir diğer dikkat edilecek husus ise gönyesidir. Arka çatalın, var ise kadro kulağının ve ön çatalın gönyesi bisikletin geometrisi ile uyumlu olup olmadığını gözlem ile kontrol etmelisiniz. En çok görülen gönye bozukluklarından bir ön çatalın arkaya doğru veya sağa sola eğik olması durumudur bu durumda bisiklet ön taraftan şiddetli bir darbe ile kaza geçirmiş olabilir ve dikkat edilmelidir. İkinci en çok görülen durum ise kadro kulağındaki yamukluk ki bu bir kadro kulağı gönyesi ile rahatlıkla düzeltilebilinir. Kadro genelinde oluşan gönye bozuklukları düzeltilebilinir olmasına karşın yine ustalık gerektiren bir durumdur ve yine kaş yaparken göz çıkabilir.


Hasarlı gönyesi bozulan bir maşanın düzeltilmesi. 



ÇEKİŞ SİSTEMİ


Çekiş sisteminde aynakol, ruble, zincir, ön aktarıcı, arka aktarıcı ve vites kolları bulunmaktadır. Yine ilk yapılacak kontrol doğal olarak göze çarpan ilk şey olan kozmetik kontroldür. Metal veya krom parçalarda kozmetik açıdan korkulacak ilk şey 0,5 mm den daha derin çizikler olmalıdır zira bunları gidermek pek mümkün değildir. İkinci önemli kontrol ise zincirde bir hasar olup olmadığı ve zincirin ömrünü tamamlayıp tamamlamadığıdır, bu kontrol bir cetvel ile yapılabilineceği gibi, zincir boyunu ölçmek için özel tasarlanmış aletlerle de yapılabilinir.





Ancak kozmetik ve zincirden daha önemli olan şey tüm ekipmanın düzgün bir şekilde çalışıp çalışmadığıdır. Bunu denemenin en basit yolu yine bisikleti bir deneme sürüşüne çıkarmaktır, deneme sürüşü sırasında, zincir atması, zincir zıplaması veya vites kollarının çalışmaması, aktarıcıların geçiş yapmaması gibi sorunlar çıkıyor ise bisiklet olduğu yerde bir tamir sehpasına alınarak veya sehpa yok ise ters çevrilerek çekiş sistemi tekrar denenmeli vites sorunun kaynağı tespit edilmelidir. Sorunun kaynağı temel olarak aktarıcı ayarları ise aktarıcılar üzerindeki ayar vidalarının tam olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bu noktada sorun vites kablolarının veya dış kabloların hasarlı veya yıpranmış olmasında da olabilir. Bütün bunlar basitçe çözülebilir sorunlardır.





Bunun dışında aktarıcı gövdesinde bulunan kırıklar veya çalışmayı engelleyen göçükler kesinlikle dikkat edilmesi gereken ve düzeltmesi pek de mümkün olmayan sorunlardır ve aktarıcının değişmesi gerekebilir. Özellikle başta bahsettiğimiz her iki koleksiyon grubundan birinin içindeyseniz, bu durumda olan aktarıcıları almak istemezsiniz zira aynı aktarıcıyı bulmak her zaman kolay olmayabilir.

Aktarıcıların genel durumu kadar önemli bir başka nokta aynakol yaprakları ve ruble dişlilerinin durumudur aşınmış ve kullanımı etkileyecek derecede hasarlı dişler konusunda dikkatli olmalısınız. Yapacağınız kontrollerde sorunun bunlarda olduğunu anlarsanız ama yine de bu bisikleti olmak istiyorsanız özellikle aynakol yapraklarının değiştirilebilinir olup olmadığını kontrol etmenizde fayda var. Aynakolu kontrol ederken aynı zamanda ayna kolu eliniz ile ileri geri ve sağa sola oynatmaya çalışıp orta göbekte bir boşluk olup olmadığını anlamaya çalışın ve mutlaka pedalları ayna kolun üzerinden söküp tekrar takmaya çalışın eğer aynakol üzerindeki pedal yuvasında bir aşınma var ise pedalı tekrar takmanız mümkün olmayacaktır, bunu yaparken sağ ve sol pedalların birbirinin tersi yönüne kilitlendiğini unutmayın.


TEKER GRUBU


Teker grubunda kontrol etmek isteyeceğiniz en önemli faktör jant ölçüsüdür zira özellikle restorasyon ihtiyacı olan bir bisiklet satın alıyorsanız büyük bir olasılık ile jant tellerini değiştirmeniz gerekecektir ve bazı klasik bisikletlerin jant ölçüleri günümüzde üretilmeye devam edilmediğinden piyasada hazır satılan bir jant teli bulmakta zorlanabilirsiniz. Ancak bu durum da çözümsüz değil Türkiye’ de bulması çok zor olsa da jant tellerini istenilen boyda kesen ve tekrar yiv açan makineler mevcut fakat yeni dış lastiğin ihtiyaç olan ölçüsünü bulmanız konusunda o kadar emin değilim, bu konuda örnek olarak Peugeot PNSL 22 modeli katlanır bisikletler mevcut bu bisikletin jant ölçüsü 22” ve gerçekten piyasada her yerde bulunmuyor.


Jant teli kesme ve yivleme işlemi yapan alet. (Spoke Cutter) 
1973 Peugeot PNSL 22 (22" Jant) 



Teker grubunda dikkat etmeniz gereken diğer unsurlar tabi ki göbekler ve jant çemberleri. Göbekler özellikle önemli zira satın almayı düşündüğünüz bisikletin üzerinde bulunan göbek takımı çok değerli bir takım olsa dahi özellikle göbek gövdesinde bilyaların oturduğu çanak kısmında yapısal bir hasar bulunması durumunda hurdadan başka bir şeye sahip değilsiniz demektir. Böyle bir hasara sahip göbekleri kullanmak sürüş güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturacaktır. Gelelim jant çemberine; çemberlerde dikkat edilmesi gereken en önemli madde yapısal hasar olup olmadığı ve fren pabucunun temas etti jant duvarının en az 1 mm den fazla incelmemiş olması bu konu fren güvenliği açısından çok önemli.


FREN TAKIMI


Aksesuarlara gelmeden önce en sona bıraktığımız ancak en önemli olan ekipman fren takımıdır. Yine görsel kozmetik kontrolden sonra fren pivotlarında ve kollarında bir gönye problemi olup olmadığını gözünüz ile kontrol edin, daha sonra bisiklete binmeden önce ön fren kolunu sıkarak bisikleti ileri doğru ittirip frenin tutup tutmadığını kontrol edin, sonrasında aynı işlemi arka fren kolunu sıkarak ve bu sefer bisikleti arkaya doğru ittirerek kontrol edin. İyi durumda bir fren setinde, sürüş esnasındaki momemtum bu test sırasında olmadığı için, tekerlerde hiç hareket olmamalı.


DİĞER EKİPMANLAR


Çok rahat yenilerini bulabilecek olmanıza karşın orijinal olmasının göz zevkinize hitap edecek ve bisikletin koleksiyonluk değerine katkı sağlayacak olan sele, gidon, elcik, suluk kafesi, çamurluk, bagaj ve aydınlatma elemanlarını kontrol edin yapısal hasarları olmadığından sürüş esnasında sallanıp ses çıkarmadığından veya bu sorunun nasıl çözüleceğinden emin olun. Unutmayın aldığınız bisikletin üzerinde bulunan en ufak somunun dahi orijinal olması değerine değer katacaktır, bazı klasik bisikletlerde üreticiler bu somunlara dahi logolarını koyarlar. Tamamı çalışan veya ufak tamiratlarla çözülecek sorunları olan, boyası iyi durumda olan ve bütün parçaları orijinal olan klasik bisikletleri hem kullanması daha keyifli olacaktır hem de iyi bakıldıkları sürece değerleri artacaktır.


Tüm bu kontrolleri ve dikkat edilecek noktaları bir kontrol listesi halinde Facebook sayfamızdan bulabilirsiniz. Ayrıca yakında bu kontrollerin nasıl yapılacağını Youtube kanalımızda ve yine Facebook sayfamızda bir video olarak da paylaşacağız.






1 Şubat 2016 Pazartesi

Yeniden...


Uzunca bir aradan sonra Pedal Kafa' yı yeniden yapılandırma ve tekrar yazmaya başlama çabası içindeyim.

İlk gönderimin konusunu uzunca düşündükten sonra; Neden klasik bisikletleri tercih etmek gerektiği konusuna ayırmak istedim.

Bisiklet ile tanışmam yaşıtlarıma göre geç de olsa yine de çelik bisikletler çağına denk geliyor, o zamanlar Türkiye' de dört markanın adı ön plandaydı; Bisan, Beldesan, Bianchi ve Sarda. Tabi ki bu markalar dışında yurt dışından gelen, piyasada satılmasa da, öyle sanıyorum ki yurt dışında yaşayan Türkler veya Türkiye' de yaşayan yabancıların getirdiği Peugeot, Raleigh, Record, Motobecane gibi markalar da ortalıkta dolaşırdı.

Bisikletler genellikle bisikletçilerde değil beyaz eşya bayilerinde satışa sunulur bisikletçiler ise genel olarak yedek parça ve tamir işleri ile meşgul olurlardı, bu durum özellikle benim de bisikletle ilk tanıştığım yer olan İzmir' in Selçuk ilçesi gibi küçük kasabalar için daha yaygındı. Bu yıllarda aynı zamanda dağ bisikletleri çok popülerdi, gerçi çevreme baktığımda bu konuda çok büyük bir değişiklik olmadığını görüyorum.

Benim de ilk bisikletim yine bir beyaz eşya bayisinden alınan 18 vitesli 26'' jantlı bir Sarda dağ bisikletiydi. Öyle sanıyorum ki dağ bisikletleri yeni sayılabilecek olduğundan ve başarılı bir ticari girişim olması için kapitalist düzen gereği düz yolda kullanacak halka dahi itelenen bu yeni oyuncak hayatımı kökten değiştirdi.

O zamanlar kadro ölçüsü ve geometri gibi konular hakkında bilgi sahibi olmamamız nedeni ile neredeyse yirmi beş sene sonra bugün hala binebileceğim ölçülerde olan bu bisiklet, o zaman için bisiklet kullanmayı öğrenme maceramı oldukça meşakkatli bir hale getirmiş ama beni bezdirememişti. Tek olmanın, tek başına olmanın, yolda ve özgür olmanın, yüzünü yalayıp geçen rüzgarın dayanılmaz çekiciliği gece ve gündüz tüm vaktimi beni ben yapan bu makinanın üzerinde geçirmeye teşvik ediyordu. Bir süre sonra sadece pedal çevirmek tatmin etmemeye başladığında merak saldığım tamirat ve güncelleme işleri bugünkü halime gelmeme neden olan ikinci en büyük aşamaydı.

İlk bisikletimden bu kadar detaylı bahsetmemin nedeni; seneler sonra ilk restore ettiğim bisikletin de bu Sarda olmasıdır. Bu proje üç defa kendini tekrarlamış olmasına karşın gerek ilk bisikletime olan duygusal bağlılığım gerekse ileri seviyede bisiklet restorasyonuna olan ilgimin gelişimi açısından çok önemliydi.

Sarda' dan sonra yıllar içinde restore ettiğim, bakımını yaptığım, kullandığım ve haklarında araştırma yaptığım onca klasik bisiklet sonrasında, modern bisikletlerden ise  klasik el yapımı bisikletleri kullanmanın neden insanı daha fazla tatmin eden bir deneyim olduğuna dair bir çok fikir sahibi oldum.

Bence tartışılmaz olarak ilk neden eskilerin sahip olduğu inanılmaz estetik anlayışı. El yapımı bir klasiğe baktığınızda kusursuz işçiliğin, özenin, işlevsel ve aynı zamanda estetik detayların, tutkunun çeliğe işlenmiş hali olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.- ki tutkudan kastım sadece en hızlısını, en hafifini, en pahalısını üretmek değil -


Estetik dışında yapısal avantajlarına bakacak olursak, yüksek kalitede çelikten üretilen el yapımı bisikletler günümüzün karbon veya alüminyum alaşım bisikletleriyle karşılaştırıldığında tam anlamı ile evladiyeliktir. Çelik yapısı gereği tekrar işlenmesi, boyanması ve hatta gerekiyor ise kaynaklanması diğer bütün malzemelere nazaran kolay olmasının yanı sıra iyi bir kullanım ile bütün bu işlemlere gerek olmadan bir ömür boyu size hizmet edecek ve hatta aynı bakım devam ettiği sürece çocuklarınıza da aynı hizmeti sunacak bir malzemedir. Bunun yanında insanların gözünde ağır ve hantal olması gibi bir olumsuz fikir oluşsa da bugün 3000 - 4000 TL gibi fiyatlara alabileceğiniz modern bir bisiklete kıyasla aynı fiyat aralığında ve hatta daha ucuz, daha hafif el yapımı klasik bisikletler bulmanız mümkündür. Dayanıklılık ve bir çok durumda hafif olma ihtimali avantajlarının yanı sıra aynı zamanda çelik bisikletler yine çeliğin yapısı gereği karbon fiber ve alüminyum gibi malzemelere nazaran çok daha konforlu bir sürüş sağlar. Bugün uzun turlar için yapılan bisikletlerin hala çelikten üretiliyor olmasının en büyük nedenlerinden biri budur.


Surly Long Haul Trucker

Bütün bunların yanı sıra el yapımı klasikler üzerinde bulunan ekipmanlar açısından da daha yüksek mukavemete sahip ve kaliteli ekipmanlar ile gelirler. Özellikle; fren kolları, vites kolları, aktarıcılar, aynakol ve frenler gibi ekipmanların klasik versiyonlarında plastik kullanımı yok denecek kadar az iken modern versiyonlarında bu durum tam tersidir. Bu durum modern ekipmanların dayanıklıklarını etkilemekte bu da ömürlerini azaltmaktadır. Örnek olarak Shimano' nun en alt modellerinden biri olan Tourney serisinin 1970 üretimi 2015 üretiminden daha uzun ömürlü bir aktarım sistemidir. Bu durum diğer modeller için de geçerli olsa da en alt sınıf olan Tourney serisini örnek vermemin nedeni 1970 üretimi bir Tourney' e sahipsem 2015 üretimi bir Tourney' e sahip olmaktan iyidir. Tabiki Shimano, Sram veya Campagnolo gibi firmaların modern üst düzey serileri ciddi bir mühendislik ürünü ve ciddi anlamda mekanik avantajlar sunmaktalar, ancak hala kendi sınıflarının klasik versiyonlarına karşılaştırıldığında günlük kullanıcının dayanıklılık beklentisini karşılamakta klasik versiyonlar kadar iyi olmadıkları kanısındayım.

Tourney karşılaştırmasında görüleceği gibi 2015 Model basitçe plastik. Merak ediyorum da acaba 2015 Tourney 45 sene sonra 1970 Model Tourney' in bugün göründüğü kadar iyi görünüp işlevini yerine getirebilecek mi?

Shimano Tourney 1970
Shimano Tourney 2015

Bütün bunlara ek olarak klasik el yapımı bisikletler kullanmak yeni modern bir bisiklet kullanmaktan bir çok açıdan daha çevrecidir. Öncelik ile çok basit bir şekilde bu bir geri dönüşüm hareketidir. Yeni bir bisiklet satın almaktan çok daha ekonomik ve çevreye duyarlı bir harekettir klasik bisikletleri kullanmak.

Her zaman savunduğum gibi; ister ulaşım için olsun, ister spor yapmak, ister pikniğe gitmek için isterse markete; en iyi bisiklet kullanılan bisiklettir. Teknolojinin en son ürünü modern bir bisiklet veya türünün tek örneği kalmış bir klasik fark etmez, o bir bisiklet ve bir sürücüye ihtiyacı var sürücüsü olmadan, rublenin cırıltısından keyif alan biri olmadan hepsi sadece birer obje. Yine de türünün tek örneği kalmış klasik tercihimdir :)