21 Mayıs 2016 Cumartesi

FESUPHANALLAH

Yine koşurtutma dolu günler ve yazacak veya projelere ayıracak vakit çok sınırlı, ancak bisikletleri restore etmeye başladığım ilk günden itibaren kafamı kurcalayan, beni şaşırtan, çoğu zaman sinirlendiren ve zaman zaman güldüren bir durumu daha fazla dayanamayıp paylaşmak istiyorum. Olmaz ya, yine de belki, bir ihtimal yerine ulaşır bu serzenişim.

İnsanın bisiklet restore etmek gibi bir hobisi olunca ister istemez restore edecek bisiklet satın alma zarureti çıkıyor, aynı zamanda kısıtlı yer ve imkanlar nedeni ile istemeden de olsa bir zaman sonra kimi zaman ufak da olsa kar ederek kimi zaman zarar ederek bu bisikletleri elden çıkarmak gerekiyor ki yeni projeler başlayabilsin. Her ne kadar bisiklete binmekten çok keyif alıyorsam da bisikletleri restore etmek çok daha büyük bir haz benim için. İşte bu hobiyi devam ettirme arzusu içinde doğal olarak ikinci el eşya satışının yapıldığı bir çok siteyi, forumları ve sosyal medya gruplarını yakından takip ediyor ve oldukça aktif bir şekilde kullanmaya çalışıyorum.

En büyük sıkıntım da burada başlıyor. Birilerinin haftasonu canı sıkılıyor dalıyor evin bodrumuna ne var ne yok hallaç pamuğu gibi dağıtıyor, derken martı gidonlu, çubuk frenli, yaylı seli, kuvvetle muhtemel yeşil veya siyah boyalı bir bisiklet buluyor. Bütün krom aksamı pas içinde, orijinal etiketleri okunmuyor şanslı ise biyerlerinde "Made in England" ibaresi var yoksa da sorun değil nasıl olsa bir şey uydurulur, en favorilerden biri "Alman Malı", sanırım BMW yi Mercedes' i de Almanlar yapıyor en iyisi Almandır diye bir kanı var haftasonu bodrum fatihlerinin kafasında. Sonra dışarıya çıkıyor bisiklet, olası fotoğraf stüdyoları; apartman merdiveni, apartman oto parkları bazen hiç çıkmadan bisikletin bulunduğu bodrum. Şöyle bir elle temizleniyor üzerindeki toz, daha titiz olan arkadaşlar tutuyor hortumu. Oldumu mis gibi klasik size. Sonra uzman edası ile yılını belirliyoruz, sanırım buradaki en büyük kriter pas. Şöyle bir bakıyoruz bu kadar pas var, ha bi de unutmadan, çubuk freni var kesin 50lilerden, yapıştır. Hemen fotoğraflar çekiliyor, anladığım kadarı ile bisiklet eski olduğundan fotoğrafları da eski bir makina ile çekiyorlar, nostalji hesabı. Zira cep telefonlarında bile bulunan 12 MP otomatik odaklı fotoğraf makinaları her yeri sarmışken bu kadar bulanık fotoğrafı nasıl çektiklerinin başka mantıklı bir açıklaması olamaz diye düşünüyorum. Sonraki en büyük mücadele ilan başlığını belirlemek. Favorilerim; "Emsalsiz 1950 Model", "Dede Yadigarı Bisikletimi Satıyorum", "1950 Model Alman Malı Kılasik" ya da dahada iyisi; "1950 Model Dede Yadigarı Emsalsiz Kılasik Alman Malı Bisiklet". Sonra diğer ilanlara göz gezdiriyor haftasonu bodrum fatihimiz, bakıyor ki birileri sadece 70 lerden kalma Columbus kadrolu dandik İtalyan bisikletlerini 2Bin TL'den satıyor, diyor ki kendi kendine "Eeee bemin ki 50 model hem de Alman Malı olduğu nedereyse kesin, 5Bin TL' den aşağıya gitmez bu." Bir yandan iyi ki bodrumu kurcalamışım bugün derken kendi kendine bir yandan da gözlerinde Dolar işaretleri parlıyor ve basıyor ilanı.

Peki ya sonra? Sonrası hüsran hiç bir kolleksiyoner farkına varamıyor bu cevherin malesef, ya da, daha da kötüsü oluyor, haftasonu bodrum fatihimizden daha zeki bir antika avcısı çıkıyor piyasaya ve sıkı bir pazarlık ve haftasonu bodrum fatihimizin tecrübesizliğinden yararlanarak resmen çalıyor bu değerli klasik bisikleti. Ve doğal olarak bu klasik bisiklet simrası, bu ticaret erbabı, bu piyasanın çakalı, bu haftasonu bodrum fatihi tokatlayıcısı tecrübelerine istinaden hemen yazıyor reçeteyi; restorasyon! İvedilikle mahallenin bisiklet duayeni bisikletçisine gidiliyor liste belli, bir kere öncelikle o eski püskü çubuk frenlerden kurtulmak gerekiyor zira güvenlik herşeyden önce gelir, plastik  v-frenler çok daha iyi. İkinci olarak da konfor tabi ki ve en iyi seçim bol süngerli ve en iyi kalite vinil ile kaplanmış sele alınıyor, lastikler değişmeden tam bir restorasyon olmayacaktır, tartışmaya gerek bile yok bütün profesyonellerin tercihi CST, daha ucuz bir seçenek varsa daha da makbul zira hem ticaret yapıyoruz hem de klasik görünüme katkı sağlıyor. Peki ya daha sonra? Sonra tabi ki de yapı marketlerden uygun bir sprey boya, siyah en iyisi, hem dönemi yansıtır hem de hatalar kolay kapanır. Parçaları veya eski boyayı sökmeye ise hiç gerek yok bas spreye gitsin. Sonuç; bu kadar masrafa ve emeğe en az 7Bin TL eder bu!

Niyetim kimsenin yaptığı işi kötülemek değil, tabi ki herkesin elindeki malı mümkün olan en yüksek değere satma çabasını da olumlu karşılıyorum. Ancak bu noktadaki detay "mümkün olan en yüksek fiyat" olması. Daha önce değerlendimeyi yapmadan önce araştırma yapmaktan bisikletin mevcut durumunu gözden geçirmekten bahsetmiştim. Tek beklentim biraz çaba harcayarak araştırma yapamak ve buna göre makul değerler biçmek. Restorasyon yaparken her seferinde daha iyiye ulaşmayı hedeflemek, yenilenmesi gereken parçaları seçerken en pahalı ve ya en ucuz olmasına değil o bisikletin dönemine veya karakterine uygun olmasına dikkat etmek. Sprey boya kullanmak küçümsediğim bir nokta değil, ancak yine araştırma ve profesyonel boya yöntemlerine göre daha fazla özen göstermek gerekiyor ki iyi bir sonuç alınsın.

Fesuphanallah dedirtmeyecek ilanlar görmek dileği ile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder